Yorum Kategorileri

21 Haziran 2015 Pazar

Asi - Monica McCarty

Musmutlu bir Pazar gününden herkese merhaba! Bugün sizlere tarihi aşk romanlarına tekrar dönüş yapmamda etkili olan bir kitaptan bahsedeceğim!

Arka Kapak Yazısı
  Onu kendine aşık etmek için yalnızca bir yılı vardır... Isabel MacDonald, amansız kavgaya bir son vermek için klanının en azılı düşmanı Rory MacLeod ile nişanlanmayı kabul eder. Ancak nişan onun kaleye - ve biraz tahrikle kalbine - girişini kolaylaştırmak için bir paravandır. Ne var ki haince planları hayranlık duyduğu her şeye sahip güçlü ve korkusuz bir Highland reisi olan Rory tarafından sınanır. Şimdi Isabel hep hayal ettiği mutluluğu, tam da ihanet etmesi gereken adamda bulmuş ve ihtirasın, intikamdan çok daha tehlikeli olabileceğini görmüştür.

  Dostların yakınında olsun ama düşmanların daha da yakında... Rory' nin MacLeod klanının reisi olarak görevi açık ve nettir: Kralın emrine itaat edip MacDonald' ların kızı ile evlenmek - şartları ise kendisi belirleyecektir. Rory nişanın yalnızca bir yıl sürmesine karar verip kızı ailesine teslim ettikten sonra başka biriyle evlilik yapmayı planlar. Fakat bu baştan çıkarıcı güzellikteki kadının, onun çelik gibi dirayetine meydan okuyacağını ve sert görünüşünün altında içten içe kaynayan dizginlenmemiş ihtirası ortaya çıkaracağını tahmin edemez.

Yorumum
Arkadaşlar, bu kitap cidden iyiydi. Hatta iyi ötesiydi! Sıradan bir iş seyahatinde otogardan indirim ile aldığım, boş bir günde okurum diye çantama attığım bir kitaptı açıkçası. Hatta aldıktan yaklaşık 3 ay sonra falan okudum. Başlar başlamaz içine çekti, yazar öyle bir anlatmış ki olayların içinde siz de yer alıyorsunuz sanki. Ah, hele Rory yok muuu! Adam zaten İskoç, sevilmez de ne yapılır değil mi ama :)

Isabel ailesi tarafından yıllarca göz ardı edilmiş, kız olduğu için yıllarca küçümsenmiş. Gün gelip de dayısı kusursuz bir planı ortaya attığında, ailesinin gözüne girmenin yolunu buluyor ve bu plan dahilinde düşmanın yuvasına gidiyor. Aynı şekilde Rory de nişan olayını sırf kendi planı işlesin diye kabul ediyor. Yani ikisi de birbirlerine kazık atma peşinde :D Ama ikisinin de beklemediği bir şey var ki o da birbirlerine aşık olmaları! Görür görmez birbirlerinden etkileniyorlar ve kaçınılmaz olaylar gelişiveriyor. Kitapta göz ardı edilemeyecek bir kişi var ki o da Isabel' in gıcık mı gıcık dayısı. Aslında her şey onun planı sonucunda bu hale geliyor bir yandan da teşekkür etmek lazım dayıya :) Kitapta çok karakter var ama hepsine ayrı ayrı değinmiyorum, Isabel ve Rory aşkı bana yetti de arttı :)

Kesinlikle okumanızı önereceğim bir roman. Seri şeklindeymiş, bir sonraki kitabı Rory' nin kardeşini anlatıyor diye biliyorum ama çok da incelemedim çünkü uzun serilere devam edememe gibi pis bir huyum var. Elde değil ne yapalım :)

Aranızda okumuş olanlar var mı? Siz ne düşünüyorsunuz bu kitap hakkında? Yoruma yazabilirsiniz, çekinmeyin yazın :)


Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

14 Haziran 2015 Pazar

Sen Benim Diğer Yarımsın - Holly Bourne

Merhaba kitap kurtları!
Geçen haftalarda iş çıkışı D&R gezmesi yaparken, indirimli kısımdan birkaç kitap aldım. Bu kitap da onlardan biriydi, iyi ki de almışım. Öyle sardı ki konusu, iki günde bitiriverdim! 

Arka Kapak Yazısı
Dünyada birbiri için yaratılmış kaç insan vardır? 

Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında... İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur...

Zarlar atılır, yıldızlar kesişir; ardından Poppy ve Noah düşürür toprağa o ilk kıvılcımı. Fakat o şey, iki büyülü ruhun karşısında durmaktadır, sanki görünmez bir duvar gibi. Felaket, kıyamet, ölüm; engelleyebilir mi kucaklaşmasını alacakaranlıkla gecenin?

Yorumum
 Poppy Lawson, aşka ve klişelere inanmayan, panik atak hastası liseli bir kızdır. Romantik film ve kitapları hiç sevmez, yaşadığı kasabadan nefret etmektedir. Hatta bu nefretin bile klişe olduğunu düşünür çoğu zaman. Poppy ve arkadaşları Lizzie, Ruth, Amanda ve Amanda' nın erkek arkadaşı Johnno her hafta sonu yaptıkları gibi bir rock grubu konserine giderler, Poppy konser başlarken panik atak krizi geçirir, bayılır ama sonra konseri izlemeye devam eder. Poppy' nin patavatsız arkadaşı Ruth, konser sonrasında grubun gitaristi Noah' yı tavlamak için türlü türlü davranışlar sergilerken bundan Poppy de nasibini alır. Noah, Poppy' nin baygınlık geçirmesini alaycı bir şekilde Noah' ya anlatırken Poppy kimseye anlatamadığı panik atak hastalığını Noah' ya anlatıverir. Bunu sırf Ruth'  u yerin dibine sokmak için yapar. İşte Poppy ve Noah' nın hikayesi de burada başlar. Noah da zamanında ağır depresyon atakları geçirmiş ve zar zor atlatmıştır. Karşısına çıkan bu dobra kız Poppy' ye ilk görüşte aşık olur, peşinden epey koşar. Başlarda inkar etmek istede de Poppy de Noah' ya sırılsıklam aşık olur ve durum bir klişeye dönüşür :)

 Ancak Poppy ve Noah ne zaman yakınlaşsa, doğada tuhaf şeyler olmaktadır. Örneğin, olmadık bir zamanda kar fırtınası kopar! Poppy ve Noah bunların farkında değillerdir. Peki aşkları bütün bunların üstesinden gelebilecek mi? Mutlu son onların kaderinde var mı? Bütün bu sorular kitabın son sayfalarında açığa kavuşturulmuş. Biraz ters köşe yapsa da yazarın anlatımını çok sevdim ve yaratıcılığına hayran kaldım! Üstüne üstlük ana karakter gitarist arkadaşlar, konusunu okumadan aldığım kitabın böyle bir içerikle karşıma çıkması kadar güzel bir şey olamazdı değil mi :D

 Uzun lafın kısası, kitap çok güzeldi. Konusu daha önce okuduğum hiçbir kitapta yer almayan özgün bir konuydu. Tavsiyem okumanız yönünde :)

 Bir de kitabı okurken Noah' yı hayalimde canlandırmadan edemedim. İşte kitap boyunca gözümün önündeki Noah buydu. (Merak edenlere, resimdeki yakışıklı My Mad Fat Diary dizisinin yakışıklı oyuncusu Nico Mirallego)

Poppy' nin gözünden Noah' yı tanımak isteyenlere küçük bir alıntı...



Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

6 Haziran 2015 Cumartesi

Kızıl Tepe - Jamie McGuire

Bugün yorumlayacağım kitap aylar önce çıkan, çıktığı gibi okunan, biten ama sonunda beni sinir eden Kızıl Tepe!


Arka Kapak Yazısı

 Âşık Olduğunuz Kişiyi Hayatta Kalmak İçin Öldürmek Zorunda Olduğunuzu Bilseniz Ne Yapardınız? 
 İki kızını yalnız başına yetiştirmek için çabalayan Scarlet; evli olsa da âşık olmanın ne demek olduğunu unutmuş, tek yaşama nedeni küçük kızı olan Nathan ve tek derdi kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla yapacakları hafta sonu kaçamağı olan üniversiteli bir genç kız olan Miranda… Dünyayı etkisi altına alan bir salgın patlak verdiğinde bu üç kişinin hayatı beklemedikleri şekilde kesişir ve artık tek amaçları vardır: Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek.

Yorumum

 Tatlı Bela kitabıyla tanıyıp sevmiştim yazarı. Sonrasında Providence üçlemesiyle daha da bağlanmıştım. Yeni kitap çıkınca da haliyle koşa koşa aldım ve bir solukta okudum. Ancak yazar bu kitabında alışmış olduğumuz tarzından hayli farklı bir konu işlemiş. Bir salgın sonucu dünya üzerinde zombi patlaması yaşanıyor, insanlar ölmemek için en sevdiği kişileri terk edebiliyor, hatta öldürebiliyor. O kadar hızlı, akıcı bir şekilde anlatılmış ki olaylar, kitabın kapağını kapatırken buluyorsunuz kendinizi.

   Kitabın fark yarattığını düşündüğüm diğer yönü ise üç ayrı kişinin ağzından anlatılması. Scarlet, Nathan ve Miranda' nın bu korkunç olay yaşanırken hayatta kalmak için neler yaptıklarını, neler yaşadıklarını üçünün gözünden görüyoruz. Ve bu üç kişi kitabın da ismi olan Kızıl Tepe denilen bir yerde bir araya geliyorlar. Asıl mücadeleleri ise işte tam da orada başlıyor. Scarlet bir hastane çalışanı, istilaya işi başında yakalanıyor ve olayın başından itibaren kızlarını sağ salim bulmaya çalışırken, Nathan eşi tarafından terkedilmiş durumda ve o da küçük kızını sonuna kadar korumaya çalışıyor. Miranda ise kız kardeşi ve sevgilileri ile birlikte babasını bulmak ve kurtulmak çabası içinde.

   Herkes bir arada istiladan korunabilirler diye düşünüyorsunuz biliyorum ama öyle olmuyor, Kızıl Tepe' de de birazcık (!) kayıp veriliyor. 

   Açıkçası kitabın sonunda hayal kırıklığına uğradım ve yazara pek bir sövdüm! :) Bunun nedeni asla konuyu beğenmemek, anlatımdan hoşlanmamak falan değil. Öyle bir son yazmış ki hayatımın en ters köşe olayını bu kitapta yaşadım düşünün. Beklediğiniz sonu bırakın beklemediğiniz son bile bence yanında fos kalır o derece :D

   Yazar bu kitapta yeni yetişkin aşk romanlarından çok uç bir noktada da yazabileceğini kanıtlamış oldu. Gerçekten, konu olarak çok farklı ancak Jamie McGuire yine harikalar yaratmış. Kurgu, diyaloglar her şey çok iyi. Tabii kitapta sırf gerilim yok, aşk da var haberiniz olsun :)
"Daha önce, hiç tanımadığım birinin yanında olduğum için kendimi bu kadar huzurlu hissettiğim olmamıştı. Zombi filmlerinden öğrenmediğimiz şeylerden birisi de buydu."
"Onun başka birisinin daha anılarında yaşadığını bilmek iyi bir his veriyor.
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!