Yorum Kategorileri

2 Ekim 2015 Cuma

Beklenen Kitaplar Sonunda Alınırsa!!!

Merhaba!
Bugün pek bir sevinç içerisindeyim dostlar :)



Ephesus Yayınları' ndan çıkan Karmakarışık kitabını çıkar çıkmaz okumuş ve tam anlamıyla bayılmıştım. Halen yorumunu yapamadım diye kendi kendime söylenirken serinin ikinci kitabı Darmadağınık da çıktı!!! Çok yeni değil ama yeni çıktı sayılır, okur okumaz seriyi iki kitap iç içe yorumlayacağım :)

Gelelim bir tanecik Yabancı Yayınları' na! Lola ve Komşu Çocuk kitabını çıksın diye ne zamandır bekliyordum. Vee çıktı sonunda :) 

Hangisini önce okusam bilemedim ama Lola ve Komşu Çocuk 1-0 önde gibi gözüküyor.

Yorumlar yakındır arkadaşlar.

Bu arada D&R' dan aldığım her iki kitaptan da ayraç çıkmadı ne yazık ki. Kitap fuarında standlardan telafi edeceğimi umuyorum, zira Yabancı Yayınları' nın ayraçlarının hastasıyım.

Mutluluktan içimi dökesim geldi ve böyle bir yazı oldu bu da :) Pek çok gülücük koymuşum nasıl mutlu olduğumu görün bakın :))

Görüşmek üzereeeee! :)

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

29 Eylül 2015 Salı

Gözlerindeki Canavar - J.M. Darhower

Merhaba!
Başlığı ve resmi gören çoğu okurun hoşuna giden, azımsanamayacak sayıda kişi tarafından ise beğenilmeyen bir kitaptan bahsedeceğim bugün. 
Kitap çıkalı bayağı bir zaman geçti hatta aldığım tarihten bu yana aylar geçti ama ben ancak okuyabildim. Bitirir bitirmez de koştum yorumu yazmaya!


 Arka Kapak Yazısı  
 Kırmızı Başlıklı Kız, Koca Kötü Kurt'a âşık olursa… Ignazio Vitale iyi bir adam değildi. Onu ilk gördüğümde tehlikeyi sezmiştim. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücü... İstediğim her şey ve ihtiyacım olan son şey... Saplantı…

 Beni ağına düşürmesi, yatağa atması ve hayatına dahil etmesi çok uzun sürmedi. Onun sırları vardı, hayal bile edemeyeceğim sırlar… Gözlerindeki karanlık, ürkütücü ve heyecan vericiydi. O, yakışıklı prens maskesi ardına gizlenmiş bir canavardı ve maskesini çıkardığında her şey değişmişti. Ondan nefret etmek istiyordum. Bazen ediyordum da... Ama bu onu sevmeme engel olmuyordu.

Yorumum   
 Öncelikle şunu söylemeliyim, kitaba biraz ön yargı ile başlamadım desem yalan olur. Çünkü okuduğum her incelemede gerek yorumlarda olsun gerekse bazı bloglarda olsun Karissa ve Naz ilişkisi hakkında, kızın kötü muamelelere maruz kaldığı, hayatının mahvolduğu vs. gibi şeyler görüyordum. Ama tonla da beğenen vardı ve artık kendi yorumumu yapmanın zamanı da geldi.

 Kitaba başlar başlamaz olayların içine girdim ve iki gün gibi kısa bir sürede kitabın arka kapağını kapatmıştım. Olay örgüsü çok güzel kurgulanmış ve hemen söylemeliyimmm Naz muhteşem bir adam. Bazı zamanlar sert davranıyorsa da (anladınız siz) sevdiği kadına değer veriyor. 

 Dan diye girdim sanırım şimdi fark ediyorum, biraz açıklayarak gidelim.

 Karissa üniversite öğrencisidir ve arkadaşı Melody ile birlikte yurtta kalmaktadır. Bir gün nefret ettiği felsefe hocasının dersinde telefonunu düşürür ve sınıf boşalınca geri almaya gelir veee Ignazio Vitale ile karşılaşır, hatta telefonunu Ignazio' dan alır. Adam çok gizemli ve çekicidir ama aynı zamanda aralarında çok büyük yaş farkı vardır, hatta Karissa bunu benim yaşımın iki katısın diyerek de ifade etmiştir :)

 İlk karşılaşmadan sonra, Melody ve sevgilisi Paul ile barda eğlenirken çok sarhoş olan Karissa, Ignazio ile tekrar karşılaşır ama gecenin sonunda alkolden ve içkisine atılmış olan haptan dolayı bayılır. Sabah gözlerini açtığında kendisini tanımadığı bir evde bulan Karissa' nın hayatı bugünden sonra değişir. Ignazio Vitale artık onun için "Naz"dır. Günler sonra, Carpe Diem sözü onun için çok anlamlı hale gelmiştir :)

 Çok genel bir anlatım oldu farkındayım ama olaylar öyle bütünleşik bir durumda ki özel bir kısmı bile anlatsam deyim yerinde ise SPOILER vermiş olacağım.

 Ama şunu söyleyebilirim ki, Karissa' nın Naz ile birlikte olmaya başladıktan sonra yaşadığı değişim çok güzel anlatılmıştı. Naz' ın sert görünüşünün aksine Karissa' ya olan düşkünlüğü, davranışlarındaki hassas noktalar ve Karissa' ya yaptığı sürprizler beni benden aldı :) Sonlara doğru Karissa' nın ailesi ile ilgili çarpıcı gerçekler ve Ignazio Vitale ile ilgili bomba bilgiler ise resmen şoka soktu. Dediğim bölümlere gelene kadar aklıma bile gelmeyen bir şekilde bağlanıp bitti kitap. 

 Kısacası, kitap her ne kadar çoğu insan için şiddete dayalı bir ilişkiyi anlatıyormuş gibi görünse de bence ağırlıklı olarak aşk için neler yapılabileceğini, Karissa' nın Naz' ı ilk gördüğü günden itibaren nasıl değiştiğini anlatıyor. Hatta tek değişen Karissa olmuyor, Naz da çok değişiyor aslında. Yani öyle BDSM yönü baskın olan bir kitap değil bence.

 Tavsiye eder miyim? Kesinlikle evet! Ignazio Vitale' yi hala tanımayan varsa çabuk olsun, Christian Grey' e bir rakip gelmiş bile olabilir :) Tabi benim için Mr. Grey halen birinci sırada :)

 Yorumum burada bitiyor, okuyanlar yazının sonuna yorumlarını yazarlarsa memnun olurum. Bakalım kitabı beğenenler mi yoksa beğenmeyenler mi ağırlıkta olacak :)
"Bu adamı neredeyse hiç tanımıyordum ama o beni daha önce kimsenin tanımadığı kadar iyi tanıyor gibiydi." - Karissa 
"Az düşün, çok hisset," diye mırıldandı kulağıma." - Karissa
"...bana bakıp gamzesini ortaya çıkaracak biçimde gülümsediğinde gözdesi değil, kraliçesi olduğumu hissettim." - Karissa 
"Bencilim, sahipleniciyim; kontrolü elinde tutmak isteyen ve sabırsız bit yapım var... Ve biraz düzen manyağıyım." - Ignazio Vitale 
/ Son alıntı biraz tanıdık değil mi ama :) /

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!


21 Ağustos 2015 Cuma

Gitarist Kızın Dinlenme Tesisindeki Kitap Alışverişi

Merhaba kitap dostları!!! 
Temmuz ve Ağustos ayının benim için şehir dışında geçtiğini hepiniz biliyorsunuz, iki önceki yazımda bahsetmiştim hatırlarsanız.
İşte, yollarda geçen sıkıcı zamanı kitap alışverişimle güzel hale getirmeyi başardım, bir nebze de olsa :)


Yolda nereden kitap bulup da aldın derseniz, Uşak dinlenme tesislerine girer girmez biz kitap manyaklarını kendine çeken koca bir kitap satış alanı bulunuyor. Ve kitaplarda her zaman oldukça iyi bir indirim var haberiniz olsun. Tesis genelde yöresel özel atıştırmalıklar, tarhana vs. satsa da kendimi direk kitapların olduğu tarafa attım ben :D

Şimdi, neler almışım bakalım...

1- Seninle ya da Sensiz (Mary Wine)
2- Kalp Hırsızı (Georgette Heyer)
3- Hırs (Thomas Hardy)
4- Sonsuz Aşk (P.C. Cast)


Kitapları tek tek değerlendiremiyorum. Neden derseniz o kadar hastalıklı bir şekilde saldırıp aldım ki konularına bakmadım bile. 
Ama şöyle bir durum var, Thomas Hardy' yi İngiliz Edebiyatı' ndan biliyorum o yüzden onun hangi kitabını görsem alırdım. Hırs romanını da o şekilde alıverdim :)
Bugüne kadar P.C. Cast romanı hiç okumadım. Özellikle Alacakaranlık serisinden sonra rastladığım Gece Evi serisini elime bile almadım, sanırım Alacakaranlık fanlığının getirdiği bir durumdu. Ama bu kitabı görünce artık yazara şans vermenin zamanı geldi dedim ve aldım :)
Diğer iki kitabın ise kapağı çekti beni, tahminimce tarihi aşk romanı çıkacak. Bloglardan ve internetten araştırmadım süpriz olsun dedim okurken.

Geldik bir yazının daha sonuna :)
İçlerinden okuduklarınız varsa yoruma bekliyorum, bakalım kitaplar beğenilmiş mi beğenilmemiş mi? :)

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

7 Ağustos 2015 Cuma

Pretty Little Liars - Tatlı Küçük Yalancılar Dizi Yorumu

Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz arkadaşlar :)

Bugün, çok sık yazamadığım dizi yorumlarıma bir yenisini eklemeye karar verdim. Şimdi bahsedeceğim dizi büyük bir sezon finaline imza atacak haftaya. Biraz geç bir yazı olabilir ama aşırı tutkun olduğum için yeni bölüme daha dört gün var diyerek kendimi avutuyorum ve yoruma girişiyorum :)

Baştan söyleyeyim başlıkta yalnızca yabancı dizinin çevirisi yer almakta olup, ülkemizde uyarlama versiyon olarak yayınlanmaya başlayan diziden bahsetmeyeceğim.

(kaynak: www.huffingtonpost.com )

DİZİNİN KONUSU 
Hanna, Spencer, Emily, Aria va Alison adındaki beş genç kız Rosewood isimli bir kasabada yaşamakta ve lisede okumaktadırlar. Bir pijama partisinde, Alison ortadan kaybolur ve bulunamaz. Bu olaydan bir yıl sonra Alison' ın cesedi bulunur ve diğer kızlar olaydan sonra ilk kez bir araya gelirler ancak bu arada " -A " ismini kullanan gizli bir numaradan Alison ve kızların sır olarak sakladığı şeyleri, sonraları tehdit, şantaj ve bir sürü şey içeren mesajlar almaya başlarlar. Sonraki zamanlarda ölümcül tehlikeler atlatırlar, mesajları atan kişi her kim ise kızlara cehennem azabı çektirmeye kararlıdır. 

Sezonlar boyunca "-A " kim sorusu cevap bulmamış olup haftaya yayınlanacak bölümde hayranların tatmin olacağı yönünde açıklamalar yapılmaktadır.

NEDEN İZLEMELİYİZ?  

Dizinin konusundan yalnızca gerilim, şantaj vs. gibi şeyler içerdiği zannediliyor. Hatta bazı kişiler Gossip Girl' e benzetiyormuş. Ben o diziyi izlemedim ama konusunu öğrenmiştim. PLL konu olarak başlangıçta benzese de sonradan işlediği olaylar zinciri çok orijinal. Zaten aynı isimli bir kitap serisinden uyarlamış durumda.

Dizide Hanna, Alison ile takılırlarken şişman, geri planda kalmış bir kızken Alison olayından sonra yaşadığı değişimle okulun hatta bence kasabanın en çekici kızı haline geliyor. Favori yalancım zaten kendisidir bunu da söylemiş olayım :)

Spencer en zeki yalancımız, okulda en yüksek notu almak isteyen ve alan, dersleri kaçırmayan bir kız. -A olayı patlak verince de onu bulmak için en kurnaz planları kuran o.

*HANNA MARIN*
(kaynak:fanpop.com)


*SPENCER HASTINGS*
(kaynak: www.fanpop.com )
Aria bence yalancılardan en şirini. Başka bir özellik gelmiyor aklıma, izlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız :) Dizinin ilk bölümünde bir barda etkilendiği ve kendisini onunla öpüşürken bulduğu sahneden sonra o çocuğu edebiyat öğretmeni olarak karşısında bulunca ne yapacağını şaşırıyor.

*ARIA MONTGOMERY*
(kaynak: www.fanpop.com )
Emily ise - AZ MİKTARDA SPOILER İÇERİR - eş cinsel karakterimiz. Alison' a karşı güçlü duygular hissediyor ama o ölünce bu durumu atlatmanın yollarını arıyor. Okulun yüzücü takımında en başarılı öğrencilerden.

*EMILY FIELDS*(kaynak: www.fansshare.com )

Bu kadar kıyamet bu dizide neden kopuyor sorusunun cevabı halen muamma olsa da olayların ana sebebi Alison' ı da anlatmadan olmaz. Alison herkese tepeden bakan, kusurlarıyla dalga geçen, öylesine sinir olduğu insanlara bile kötülükler yapan bir kız. Ve çok sırrı var. Hatta bizim yalancıların en yakın arkadaşı olmasına rağmen onların da türlü sırlarını saklıyor ama karşılığında hep bir şey istiyor. Kısacası ölmüş olmasına üzülsek de aslında çok kötü bir kız.

*ALISON DILAURENTIS*
(kaynak: www.fanpop.com )

Evet arkadaşlar SPOILER vermeden anlatmaya çalışınca geride kalan altı sezonda olanları öylesine attım ki içime, sanki yorum eksik kalmış gibi hissediyorum. Ama yapacak bir şey yok, öyle bir dizi ki biz hayranlar her bölümde saklanan ipuçları, tüyolar falan bulmaya çalışıyoruz. -A' nın kimliği o kadar gizlenmiş durumda ki her karakterden en az bir kez şüphelendiğimiz oluyor. Hatta internette araştırırsanız bizim masum yalancı kızların her biri için -A olması hakkındaki teoriler üretilmiş. Bir noktada -A ben miyim diye sormaya bile başladık artık :D

Demem o ki izlediniz mi fena sarıyorsunuz. Yazının başında da söylediğim gibi, yapımcılar haftaya yayınlanacak olan sezon finalinde tüm soruların cevaplanacağını vaad ettiler. Gerçi her sezon finalinde böyle vaadleri olmuştu ama bu kez iş ciddi. -A kimmiş öğreneceğiz yani! :) 

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!





Gitarist Kız Uzun Zamandır Neredeydi?

Merhaba!

Son yorumumun üzerinden bir ay kadar zaman geçti ve bu süre içinde ne bir yorum ne başka bir yazı yazabildim arkadaşlar. Takip edenleriniz yokluğumu mutlaka fark etmiştir.

Temmuz ayı başında bazı sağlık problemleri yaşayınca, düzgün bir hastane arayışı ile şehir dışına gittim. Bu süre içinde de türlü tetkikler, koşturmacalar derken blogu boşladım. Kitap okumadım desem yalan olur, okudum ama bu çağda internet olmayan bir yerde kalınca yazı yayınlamak mümkün olmadı :(

Ancak çok şükür korkulacak bir durum yok, artık tekrar sizlerleyim! Yeni yorumları bir an önce yazıp yayınlayamak için sabırsızlanıyorum!

Görüşmek üzere! :)

21 Haziran 2015 Pazar

Asi - Monica McCarty

Musmutlu bir Pazar gününden herkese merhaba! Bugün sizlere tarihi aşk romanlarına tekrar dönüş yapmamda etkili olan bir kitaptan bahsedeceğim!

Arka Kapak Yazısı
  Onu kendine aşık etmek için yalnızca bir yılı vardır... Isabel MacDonald, amansız kavgaya bir son vermek için klanının en azılı düşmanı Rory MacLeod ile nişanlanmayı kabul eder. Ancak nişan onun kaleye - ve biraz tahrikle kalbine - girişini kolaylaştırmak için bir paravandır. Ne var ki haince planları hayranlık duyduğu her şeye sahip güçlü ve korkusuz bir Highland reisi olan Rory tarafından sınanır. Şimdi Isabel hep hayal ettiği mutluluğu, tam da ihanet etmesi gereken adamda bulmuş ve ihtirasın, intikamdan çok daha tehlikeli olabileceğini görmüştür.

  Dostların yakınında olsun ama düşmanların daha da yakında... Rory' nin MacLeod klanının reisi olarak görevi açık ve nettir: Kralın emrine itaat edip MacDonald' ların kızı ile evlenmek - şartları ise kendisi belirleyecektir. Rory nişanın yalnızca bir yıl sürmesine karar verip kızı ailesine teslim ettikten sonra başka biriyle evlilik yapmayı planlar. Fakat bu baştan çıkarıcı güzellikteki kadının, onun çelik gibi dirayetine meydan okuyacağını ve sert görünüşünün altında içten içe kaynayan dizginlenmemiş ihtirası ortaya çıkaracağını tahmin edemez.

Yorumum
Arkadaşlar, bu kitap cidden iyiydi. Hatta iyi ötesiydi! Sıradan bir iş seyahatinde otogardan indirim ile aldığım, boş bir günde okurum diye çantama attığım bir kitaptı açıkçası. Hatta aldıktan yaklaşık 3 ay sonra falan okudum. Başlar başlamaz içine çekti, yazar öyle bir anlatmış ki olayların içinde siz de yer alıyorsunuz sanki. Ah, hele Rory yok muuu! Adam zaten İskoç, sevilmez de ne yapılır değil mi ama :)

Isabel ailesi tarafından yıllarca göz ardı edilmiş, kız olduğu için yıllarca küçümsenmiş. Gün gelip de dayısı kusursuz bir planı ortaya attığında, ailesinin gözüne girmenin yolunu buluyor ve bu plan dahilinde düşmanın yuvasına gidiyor. Aynı şekilde Rory de nişan olayını sırf kendi planı işlesin diye kabul ediyor. Yani ikisi de birbirlerine kazık atma peşinde :D Ama ikisinin de beklemediği bir şey var ki o da birbirlerine aşık olmaları! Görür görmez birbirlerinden etkileniyorlar ve kaçınılmaz olaylar gelişiveriyor. Kitapta göz ardı edilemeyecek bir kişi var ki o da Isabel' in gıcık mı gıcık dayısı. Aslında her şey onun planı sonucunda bu hale geliyor bir yandan da teşekkür etmek lazım dayıya :) Kitapta çok karakter var ama hepsine ayrı ayrı değinmiyorum, Isabel ve Rory aşkı bana yetti de arttı :)

Kesinlikle okumanızı önereceğim bir roman. Seri şeklindeymiş, bir sonraki kitabı Rory' nin kardeşini anlatıyor diye biliyorum ama çok da incelemedim çünkü uzun serilere devam edememe gibi pis bir huyum var. Elde değil ne yapalım :)

Aranızda okumuş olanlar var mı? Siz ne düşünüyorsunuz bu kitap hakkında? Yoruma yazabilirsiniz, çekinmeyin yazın :)


Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

14 Haziran 2015 Pazar

Sen Benim Diğer Yarımsın - Holly Bourne

Merhaba kitap kurtları!
Geçen haftalarda iş çıkışı D&R gezmesi yaparken, indirimli kısımdan birkaç kitap aldım. Bu kitap da onlardan biriydi, iyi ki de almışım. Öyle sardı ki konusu, iki günde bitiriverdim! 

Arka Kapak Yazısı
Dünyada birbiri için yaratılmış kaç insan vardır? 

Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında... İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur...

Zarlar atılır, yıldızlar kesişir; ardından Poppy ve Noah düşürür toprağa o ilk kıvılcımı. Fakat o şey, iki büyülü ruhun karşısında durmaktadır, sanki görünmez bir duvar gibi. Felaket, kıyamet, ölüm; engelleyebilir mi kucaklaşmasını alacakaranlıkla gecenin?

Yorumum
 Poppy Lawson, aşka ve klişelere inanmayan, panik atak hastası liseli bir kızdır. Romantik film ve kitapları hiç sevmez, yaşadığı kasabadan nefret etmektedir. Hatta bu nefretin bile klişe olduğunu düşünür çoğu zaman. Poppy ve arkadaşları Lizzie, Ruth, Amanda ve Amanda' nın erkek arkadaşı Johnno her hafta sonu yaptıkları gibi bir rock grubu konserine giderler, Poppy konser başlarken panik atak krizi geçirir, bayılır ama sonra konseri izlemeye devam eder. Poppy' nin patavatsız arkadaşı Ruth, konser sonrasında grubun gitaristi Noah' yı tavlamak için türlü türlü davranışlar sergilerken bundan Poppy de nasibini alır. Noah, Poppy' nin baygınlık geçirmesini alaycı bir şekilde Noah' ya anlatırken Poppy kimseye anlatamadığı panik atak hastalığını Noah' ya anlatıverir. Bunu sırf Ruth'  u yerin dibine sokmak için yapar. İşte Poppy ve Noah' nın hikayesi de burada başlar. Noah da zamanında ağır depresyon atakları geçirmiş ve zar zor atlatmıştır. Karşısına çıkan bu dobra kız Poppy' ye ilk görüşte aşık olur, peşinden epey koşar. Başlarda inkar etmek istede de Poppy de Noah' ya sırılsıklam aşık olur ve durum bir klişeye dönüşür :)

 Ancak Poppy ve Noah ne zaman yakınlaşsa, doğada tuhaf şeyler olmaktadır. Örneğin, olmadık bir zamanda kar fırtınası kopar! Poppy ve Noah bunların farkında değillerdir. Peki aşkları bütün bunların üstesinden gelebilecek mi? Mutlu son onların kaderinde var mı? Bütün bu sorular kitabın son sayfalarında açığa kavuşturulmuş. Biraz ters köşe yapsa da yazarın anlatımını çok sevdim ve yaratıcılığına hayran kaldım! Üstüne üstlük ana karakter gitarist arkadaşlar, konusunu okumadan aldığım kitabın böyle bir içerikle karşıma çıkması kadar güzel bir şey olamazdı değil mi :D

 Uzun lafın kısası, kitap çok güzeldi. Konusu daha önce okuduğum hiçbir kitapta yer almayan özgün bir konuydu. Tavsiyem okumanız yönünde :)

 Bir de kitabı okurken Noah' yı hayalimde canlandırmadan edemedim. İşte kitap boyunca gözümün önündeki Noah buydu. (Merak edenlere, resimdeki yakışıklı My Mad Fat Diary dizisinin yakışıklı oyuncusu Nico Mirallego)

Poppy' nin gözünden Noah' yı tanımak isteyenlere küçük bir alıntı...



Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

6 Haziran 2015 Cumartesi

Kızıl Tepe - Jamie McGuire

Bugün yorumlayacağım kitap aylar önce çıkan, çıktığı gibi okunan, biten ama sonunda beni sinir eden Kızıl Tepe!


Arka Kapak Yazısı

 Âşık Olduğunuz Kişiyi Hayatta Kalmak İçin Öldürmek Zorunda Olduğunuzu Bilseniz Ne Yapardınız? 
 İki kızını yalnız başına yetiştirmek için çabalayan Scarlet; evli olsa da âşık olmanın ne demek olduğunu unutmuş, tek yaşama nedeni küçük kızı olan Nathan ve tek derdi kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla yapacakları hafta sonu kaçamağı olan üniversiteli bir genç kız olan Miranda… Dünyayı etkisi altına alan bir salgın patlak verdiğinde bu üç kişinin hayatı beklemedikleri şekilde kesişir ve artık tek amaçları vardır: Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek.

Yorumum

 Tatlı Bela kitabıyla tanıyıp sevmiştim yazarı. Sonrasında Providence üçlemesiyle daha da bağlanmıştım. Yeni kitap çıkınca da haliyle koşa koşa aldım ve bir solukta okudum. Ancak yazar bu kitabında alışmış olduğumuz tarzından hayli farklı bir konu işlemiş. Bir salgın sonucu dünya üzerinde zombi patlaması yaşanıyor, insanlar ölmemek için en sevdiği kişileri terk edebiliyor, hatta öldürebiliyor. O kadar hızlı, akıcı bir şekilde anlatılmış ki olaylar, kitabın kapağını kapatırken buluyorsunuz kendinizi.

   Kitabın fark yarattığını düşündüğüm diğer yönü ise üç ayrı kişinin ağzından anlatılması. Scarlet, Nathan ve Miranda' nın bu korkunç olay yaşanırken hayatta kalmak için neler yaptıklarını, neler yaşadıklarını üçünün gözünden görüyoruz. Ve bu üç kişi kitabın da ismi olan Kızıl Tepe denilen bir yerde bir araya geliyorlar. Asıl mücadeleleri ise işte tam da orada başlıyor. Scarlet bir hastane çalışanı, istilaya işi başında yakalanıyor ve olayın başından itibaren kızlarını sağ salim bulmaya çalışırken, Nathan eşi tarafından terkedilmiş durumda ve o da küçük kızını sonuna kadar korumaya çalışıyor. Miranda ise kız kardeşi ve sevgilileri ile birlikte babasını bulmak ve kurtulmak çabası içinde.

   Herkes bir arada istiladan korunabilirler diye düşünüyorsunuz biliyorum ama öyle olmuyor, Kızıl Tepe' de de birazcık (!) kayıp veriliyor. 

   Açıkçası kitabın sonunda hayal kırıklığına uğradım ve yazara pek bir sövdüm! :) Bunun nedeni asla konuyu beğenmemek, anlatımdan hoşlanmamak falan değil. Öyle bir son yazmış ki hayatımın en ters köşe olayını bu kitapta yaşadım düşünün. Beklediğiniz sonu bırakın beklemediğiniz son bile bence yanında fos kalır o derece :D

   Yazar bu kitapta yeni yetişkin aşk romanlarından çok uç bir noktada da yazabileceğini kanıtlamış oldu. Gerçekten, konu olarak çok farklı ancak Jamie McGuire yine harikalar yaratmış. Kurgu, diyaloglar her şey çok iyi. Tabii kitapta sırf gerilim yok, aşk da var haberiniz olsun :)
"Daha önce, hiç tanımadığım birinin yanında olduğum için kendimi bu kadar huzurlu hissettiğim olmamıştı. Zombi filmlerinden öğrenmediğimiz şeylerden birisi de buydu."
"Onun başka birisinin daha anılarında yaşadığını bilmek iyi bir his veriyor.
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!
  





13 Mayıs 2015 Çarşamba

Gitarist Kızın Fuar Ganimetleri

Merhaba!
Facebook üzerinden beni takip edenler biliyor, 20. İzmir Kitap Fuarı' nda çok güzel anlar yaşadım, standlar arasında kendimi kaybettim!


Benim için fuarın en güzel anları ise Şebnem Burcuoğlu ve Işıl Parlakyıldız ile tanışmam oldu. İkisi de birbirinden şeker, hoş sohbet tatlı mı tatlı insanlar. Işıl ablamı çoook uzun zamandır görmeyi bekliyordum, sonunda muradıma erdim. Uzun uzun sohbet edemedik ama olsun, gördüm konuştum ya yeter bana! :) Şebnem Burcuoğlu da kitabını okurken tahmin ettiğim gibi çok neşeli bir insan, onunla da kısa süre de olsa konuşma fırsatım oldu. Kısacası fuar benim için yeterince dolu geçti bu yıl. 
Işıl ablam da Işıl ablam dedim durdum, bana özel imzaladığı kitabımı da göstermeden edemeyeceğim :)

Bu kadar fuar bilgisi sanırım yeterli. Şimdiii geçelim aldığım kitaplara. 

1. Ali'm (Işıl Parlakyıldız)
    Işıl Parlakyıldız' ın "Duygu" isimli kitabında ana karakterler Sedat ve Duygu' ydu ve Duygu' nun develerim dediği, yürekten bağlandığı diğer kişiler de Ali ve Bekir' di. İşte bu yeni kitabında yazarımız Sado Sedat' ın çapkın mı çapkın dostu, aynı zamanda işlerinde yardımcısı olan Ali ve onun ayağını yerden kesen Aslı' nın arasındaki aşkı derinlemesine işliyor. Ali ve Aslı' nın aşkını okumak için sabırsızlanıyorum!

2. Gözlerindeki Canavar (J.M. Darhower)
   Bu kitabı okumamak için çok direndim, Grinin Elli Tonu' ndan sonra benzer türde birkaç kitap okuma girişimimin hüsranla sonuçlanması bunun sebebiydi. Fuara giderken de almayı planlamıyordum. Her kitap kurdu gibi benim de listem vardı ve o listenin dışına çıkmayacaktım. Nerdeee... Yabancı Yayınları' na uğrayıp kitapları canlı canlı görünce aklımda ne liste kaldı ne direnme. Aldım gitti bakalım beğenecek miyim :)

3. Sonsuza Kadar (Natasha Boyd)
   Serinin ilk kitabı Aşka Var Mısın hala kütüphanemde duruyor, okunmayı bekleyen kitaplarım dağ gibi oldu desem yeridir. İlk kitabını bile okumamışken ikinci kitabı da alıverdim, okuduğum an yorumu da gelecek emin olun.

4. Kocan Kadar Konuş - Diriliş (Şebnem Burcuoğlu)
   Çok yakın zamanda ilk kitabı ve aynı zamanda filmi yorumlamıştım. Kitap da film de aşırı komikti ve gerçekten bir Türk kızının her gün yaşayabileceği durumları harika bir şekilde işliyordu. İkinci kitap olarak çıkan Diriliş' i hemen almayı planlamamıştım ama fuarda Şebnem Burcuoğlu' nu görünce imzasız olmaz dedim ve paldır küldür kitabı alıp yazarın yanına koştum (imza için az kalsın geç kalıyordum) :D Kahkahalarla okunacak eminim!

5. Kişisel Gerilim (İdil Hazan Kohen)
  Açıkçası bu kitabı daha önce hiç duymamıştım, DEX Plus standında Şebnem Burcuoğlu' nu beklerken aynı anda imza veren İdil hanımı fark ettim. İlk anda kitaba pek dikkat etmediğimden olsa gerek Kişisel Gelişim diye algıladım ama sonra inceleyince oldukça komik ve kahkaha potansiyeli taşıyan bir kitap olduğunu gördüm ve almaya karar verdim.

6. Bir Yaz Gecesi Rüyası (William Shakespeare)
    İngiliz Edebiyatı' nı oldum olası sevmişimdir. Her kitap ayrı güzel, her yazar birbirinden özel. Daha önce Romeo ve Juliet' i okumuş ve günlerce ağlamıştım, evet gereğinden fazla duygusalım kabul :) Shakespeare' den bir eser daha okumanın zamanı gelmişti, ben de tercihimi bu kitaptan yana kullandım.

7. Küçük Prens (Antoine de Saint-Exupéry)
    Taa ilkokul zamanlarımda okumuştum, üzerinden uzun zaman geçtiği için bu değerli eseri tekrardan okumak istedim ve aldım.


Vee fuar ganimetlerimin kütüphanedeki yerini almış hali de bu. Bol bol ayraç topladığımı söylememe gerek yok sanırım, resim her şeyi anlatıyor :)

Yine özene bezene yapılmış okunacaklar listesine sadık kalınamayan bir alışveriş oldu anlayacağınız. Ama memnunum halimden, okunacak kitap bitmez tükenmez :)
Aldığım kitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz? Aranızda herhangi birini okuyan varsa olumlu-olumsuz yoruma bekliyorum, bakalım liste dışı aldığım kitaplar hakkında kim ne diyor :)


Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!




2 Mayıs 2015 Cumartesi

Alaska' nın Peşinde - John Green

Bugün sayfamın konuğu, dünyaca ünlü yazar John Green' in ödüle layık görülen Alaska' nın Peşinde isimli kitabı.

John Green' i Aynı Yıldızın Altında kitabı ile tanımış ve çok sevmiş olmama rağmen diğer kitaplarını bugüne kadar okumamıştım. Her ne kadar elimin altında olan bir kitap olsa da aldığım günden bu yana elim nedense gitmemişti. Kısmet bu günlereymiş :)

Arka Kapak Yazısı
 İlk içki, ilk şaka, ilk dost, ilk aşk, son sözler...
 Miles Halter, ünlülerin son sözlerine bayılan, sıradan bir gençtir. Evindeki güvenli hayata katlanamadığından François Rabelais'nin ölmeden hemen önce "Büyük Belki" olarak betimlediği bilinmezin ne olduğunu bulabilmek için yatılı okula yazılır. Onu Culver Creek Lisesi'nde, aralarında Alaska Young da olmak üzere pek çok şey beklemektedir. Zeki, komik, son derece seksi ama bir o kadar perişan halde olan Alaska, Miles'ı kendi labirentine sürükleyecek ve "Büyük Belki" arayışında ona yol gösterecektir.

 Michael L. Printz Ödülü'ne layık görülen Alaska'nın Peşinde, bir hayatın başka bir hayat üstünde ne kadar kalıcı izler bırakabildiğini muhteşem bir dille anlatıyor. Pek çok ödül sahibi John Green'in bestseller olan bu kitabı, çağdaş kurgu kitaplar arasında çığır açan yepyeni bir ses.

Yorumum
 İnek öğrenci tanımına son derece uygun olan Miles Halter yatılı okula kaydoluyor ve orada tanıştığı Alaska isimli kıza aşık oluyor. Miles' ın değişik bir hobisi/tutkusu var, ünlü insanların son sözlerini öğrenmeyi seviyor. Alaska ise çok farklı bir kız, sigara ve alkole düşkün, okul kurallarına karşı geliyor, bunlara rağmen öğretmenler tarafından seviliyor. Miles' ın oda arkadaşı Chip de tam bir baş belası, o da sigara ve alkole düşkün. Okulda zaman zaman eşek şakası yapmak da bir gelenek, kitapta şakalı bölümler cidden çok eğlenceliydi :) Sigara alkol lafını fazla ettim farkındayım ama kitapta sürekli sigara içerken yakalanmamaya çalışmaları büyük yer kaplıyor :) 

 Kitapta Miles' ın yeni okulundaki ilk senesinde yaşadığı olaylar, aşık oluşu, ailesi tarafından kötü görülebilecek kişilerle dost olması, arka kapakta yazdığı gibi "ilk"leri anlatılıyor. Kitabın bomba etkisi yaratan kısımları var ki onu söylersem kitabın bir anlamı kalmaz. Zira ben kitabı okumadan önce ne yazık ki bahsettiğim bölümü öğrenmiştim, sonrasında okurken heyecanı kalmadı. O yüzden burada susuyorum :)

 Konusu güzeldi, bir çırpıda okundu. Yazar her zamanki gibi alaycı sözler ve ince esprilerle eğlence katmış kitaba. Buna rağmen bende çok büyük bir etki yaratmadı diyebilirim. Bunun nedeni Aynı Yıldızın Altında kitabının etkisinden aylarca kurtulamamış olmam ve yüksek beklenti içine girmem olabilir.

 John Green' i seviyorsanız bu kitabını da seveceksiniz. Okuyun da okuyun diye üstelemiyorum, çünkü ben kitabın içine pek çekilemedim. Ama dediğim gibi yazarı sevenler kitaba bayılacaktır :) 



Peki siz bu kitabı nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum!

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

24 Nisan 2015 Cuma

The Vampire Diaries - Vampir Günlükleri Dizi Yorumu

Herkese merhaba!

(resim kaynak: www.fanpop.com)
Blogumu açalı bir yılı aşkın süre geçmiş ve ben sadece tek bir dizi yorumu yapmışım. Mışlı mişli konuşuyorum bakmayın siz gül gibi farkındayım da üşengeçlik başa bela napalım :) Bugün blogumun konuğu müthiş dizi, The Vampire Diaries, son sezonuna girmeden önce derinlemesine bir yazı yazayım da hatırası kalsın dedim ve işte buradayım. Hatıra dedim evet, gelecek sezon izlemeyeceğim. Çok kesin konuşuyorum belki ama birazdan ayrıntılarında kaybolacağınız bu güzel dizi yalnızca ben değil, birçok Delena hayranı için (Delena nedir aşağıda açıklanacak) dizimizin altıncı sezonu son sezon. Yedinci sezonun olduğu bir dünya yok bizim için!

Yazıya sitemle başladım sanki, neyse ben asıl yapmam gereken işe devam edeyim. Evet arkadaşlar buyurun bakalım The Vampire Diaries dizisi nasıl bir şeymiş, ne anlatırmış, neden bu kadar hayranı varmış :)

DİZİNİN KONUSU

Aslında dizi, kitaptan uyarlama öncelikle onu belirteyim. Yazar L. J. Smith kaleminden çıkmış bir seri. Ben kitapların tamamını henüz okumadığımdan sadece dizi yorumunu yapacağım.

Mystic Falls isimli küçük bir kasabada başlıyor her şey. Stefan Salvatore ve Damon Salvatore, vampir olduktan sonra ayrıldıkları ve bir daha onlarca yıl dönmedikleri kasabaya geri geliyorlar. Her ne kadar kardeş olsalar da, Stefan ve Damon vampir oldukları günden o yana bir daha hiç görüşmemişler, birbirlerinden nefret ediyorlar. Damon yapı olarak ölümcül, gıcık, sinir, aşırı fevri, insanları sinek gibi öldüren duyarsız bir vampirken; Stefan insan kanından beslenmemeyi kendine ilke edinmiş, kibar, centilmen, sessiz sedasız bir vampir. İkisinin ortak yanı öldürücü derecede seksi olmaları :)
(resim kaynak: galleryhip.com)
Elena, annesi ve babası Wickery Köprüsü' nde geçirdikleri kazada ölmüş, kardeşi Jeremy ve halası Jenna ile eski yaşamına tutunmaya çalışan bir lise öğrencisi. Arkadaşı Bonnie kendisinin özel güçleri olduğuna inanırken (ki gerçekten de varmış kız haklı), Caroline tam bi bitch :) Öyle böyle değil, her ne kadar Elena ve Bonnie ile dostlarsa da arkalarından iş çevirme, en yakışıklı erkeğe sahip olma arzusu vs. her şey onda. 
(resim kaynak: www.fanforum.com)
Evet ana karakterler bunlar. Gelelim asıl noktaya, iki vampir kardeşin yolları Elena Gilbert sayesinde bu kasabada kesişiyor. Burada az biraz SPOILER ALARMI veriyorum ama dizi zaten son sezona gelmek üzere olduğundan bunları mutlaka bir yerde okumuş olmalısınız. Elena, vakti zamanında iki kardeşin birbirine düşmesine neden olan ve ikisinin de delicesine aşık olduğu Katherine' in kopyası! Katherine iki kardeşi parmağında oynatmış ikisinin de aşkını kendine istemiş iki kardeşi birbirlerinden habersiz vampire dönüştürmüştür, ikisine de sonsuzluk ve aşk vaad etmiştir. Ama tek kalpte iki aşk olmaz, iki kardeş bunu kabullenemez ve yaşanan üzücü bir olay neticesinde Katherine ölür, iki kardeş de bu olaydan sonra ezeli düşman olurlar. 

İşte Stefan, Katherine' e olan aşkından hiç vazgeçmemiştir ve Elena' yı görünce hayatının şokunu geçirir. Yegane aşkına birebir benzeyen bu kızın kim olduğunu öğrenmek için yanıp tutuşur ve sonunda aynı liseye kaydını yaptırır. Elena ile tanıştıklarında ise onun Katherine' den çok farklı birisi olduğunu görür, Elena' ya aşık olur. Bu arada kötü kardeş Damon' ın da Elena' dan haberi olur ve o da kasabaya hem aşkının kopyasını tanımak hem de aşkını ondan çalan kardeşinden intikam almak için kasabaya geri döner.

Olaylar silsilesi böyle başlar gider. Bayağı bir anlattım sanırım ama işte dizinin özü bu. 

NEDEN DELENA?

Gelelim diziye yeni başlamış ve Damon Salvatore' dan ölesiye nefret eden kesimin istisnasız soracağı şeye :) 
Dizi altıncı sezonunu deviriyor ve ben ve benim gibi takık arkadaşlar Delena da Delena diyor, anlamıyorsunuz değil mi bizi? Damon kadar vahşi, sinir, burnu havada ve daha da kötüsü bencil bir vampir ile saf insan kızımız Elena nası birlikte olsunlar? Damon öldürecek onu, Elena' nın tek aşkı Stefan değil mi? Değil işte a dostlar değil! Dan diye giriş yaptım önce şunu kısaca belirteyim. Dizide kısa süre sonra ister istemez aşk üçgeni oluşuyor aynı Katherine' de olduğu gibi iki kardeş Elena' ya tutuluyorlar. İşte fan grubu olarak Stefan ve Elena' nın birlikte olmasını isteyenler Stelena, Damon ve Elena' nın birlikte olmasını isteyenler de Delena' cılar olarak karşımıza çıkıyor :)
(resim kaynak: www.fanpop.com)
İşte türlü zorluklar, yaşanan acı kayıplar, vampirler, kurt adamlar, cadılar ve onların meseleleri derken bir bakmışım ben de Delena' cı olmuşum. Delena aşkı bir efsanedir, anlatılmaz yaşanır! Edward Bella aşkı diyoruz ya hep zaman zaman (ya da ben diyorum neyse), işte bu aşk da onlarınki gibi kendine has, asla yok olmamalı dedirten bir aşktır. 
(resim kaynak: www.fanpop.com)

NEDEN İZLEMELİYİZ?
Yukarıda elimden geldiğince az SPOILER ile açıklamaya çalıştığım doğrultuda, bu dizi izleyen kişinin hayatında yeni bir sayfa açıyor, yeni arkadaşlıklar, yeni ortamlar edinmişçesine sarıp sarmalıyor. Kendinizi Mystic Falls' un kollarında buluveriyorsunuz. Yalnızca aşk hikayesi değil, türlü dramalar da içeriyor, vıcık vıcık aşk kokan bir konusu yok anlayacağınız. Tipik vampir-insan aşkı ve lise gençliği de değil.

(resim kaynak: www.pinterest.com)
Aşkın en saf, en tutkulu, en imkansız ve en güzel halini görebileceğiniz bu diziyi mutlaka izleyin. SPOILER almadan şimdiki sezona kadar gelirseniz ne mutlu size :) O kadar fan çalışması yapıldı ki Delena hakkında, neler olup bittiğini kısa bir araştırma sonucu anlarsınız zaten. Ama asıl olay neler olup bittiğinde değil, nasıl olup bittiğinde :)

GİTARİST KIZDAN KÜÇÜK (!) BİR YAKINMA (SPOILER İÇERİR!)

Evet, bunu yazının sonuna sakladım, konusunu beğenip de izlemek isteyen ya da halen izlemekte olup şimdiki sezona gelememiş olanlar varsa lütfen bu kısmı okumasın!!! Uyarmadı demeyin feci hayal kırıklığı barındırıyor şu andan itibaren yazacaklarım.

Damon ve Elena tam birbirlerini bulmuşken, karşılaştıkları her zorluğun karşısında aşklarını yaşatabilmiş, ölümden döndürmüş, olmayan aşka tekrar kavuşmuş (cümle düşüklüğü değil izleyince anlam kazanacak bu deyim) bir çift söz konusu iken nedir diziyi yedinci sezona kadar uzatma isteği sorarım sizlere! Dizinin sezon finaline birkaç bölüm kala dizinin ana karakteri Elena Gilbert' ı canlandıran Nina Dobrev' imizin son sezonda oynamayacağı açıklandı!!! Bu nedir bana biri lütfen açıklasın! Hislerimi en yüksek dozda yaşıyorum belki ama izleyenler hak veriyorlar bana eminim. Koca bir altı yıl bizden alınıyor sevgili okuyucu, her daim Delena aşkını destekleyen fandoma selam olsun ! :( Tamam Nina ayrılıyor madem, devam etmezdiniz olur biterdi, ne oldu birbirlerine verdikleri sonsuzluk sözleri, ha ne oldu? Suç Nina' da değil, onun ayrılacağını bile bile dizide anlatacak çok hikayesi olduğunu bildiren yapımcı ve senaristlerde.
 İsyanıma burada nokta koyuyorum, yazmaya devam edecek çoook şey var ama neyse artık yapacak bir şey yok. Delena fandomuna düşen son sezonu izlememek, üç bölüm sonrasını final kabul etmek.
(resim kaynak: www.fanpop.com)
Görüldüğü üzere insan üzerinde aşırı etki bırakan bir dizi. İzlemezseniz eksik kalırsınız.
Peki ya siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum :)

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!





19 Nisan 2015 Pazar

Kocan Kadar Konuş - Şebnem Burcuoğlu

Merhabalar!
Yaklaşık bir ay önce kitabını okuduğum (evet çok geç kalmışım farkındayım) okuduktan sonra koşarak filmine gittiğim harika bir hikaye!

Arka Kapak Yazısı
"Türkiye'de kadınların DNA'larına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. Millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. 'Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş' atasözü, anneannem Peyker'in lafıdır. Yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.
Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele ki bir de 30'una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"

Evli misin?
Ya nişanlı?
Sevgilin var mı?
O da mı yok!
Yaş kaç?
Hmm. Anlaşıldı.

Sen en iyisi bu kitabı bir oku. Yalnız değilsin Türk kızı! Senden çok var -ay bunu da yanlış anlayıp trip atarsın sen şimdi. Yok, öyle demek istemedik. Ailen, çevren, eşin-dostun-arkadaşın kankan, hepsi evlilik lafı ediyor değil mi? Ama zor iş.

Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş…

Yorumum
 Evet, Kocan Kadar Konuş kitabını ve filmi yorumluyorum bugün. Çoğu kişi okumuştur, okumayan varsa filmi mutlaka izlemiştir ama ben yine de konusundan biraz bahsedeyim. Efsun bol hanımlı bir aile içinde büyümüş, yıllarca aşk hayatında istediği mutluluğu bulamamış, saf gibi gözükse de zehir gibi zeki olan, kitap sevgisini işine taşımış bir Türk kızı. Bir gün kuzenlerin ve annesinin koca bulma tavsiyelerine uymaya karar veriyor ve büyük bir değişim yaşıyor. Kendisi spor giyinen, makyaj yapmayan, süsten ziyade rahatlığa düşkün bir kızken, bakkala makyajsız gitmeyen, her gün topuklu giyen, kop kop yapan birine dönüşüyor. İç dünyası da değişiyor tabi, Türk kızının olmazsa olmaz özelliklerinden trip atma, mesaja geç cevap atma gibi tüyoları beynine yerleştiriyor. İşte tam da bu kafada kardeşleriyle bir barda eğlenirken, sarhoşluğun son noktasında lise aşkı Sinan' la karşılaşıyor. Veee sonrasını kitaptan okuyunuz, sonra da filmini izleyiniz diyerek konu kısmını burada kesiyorum :) Evet biraz acımasızlık yaptım ama anlatırsam kitabın tamamını bir çırpıda döküvereceğim ortaya.

 Konusunu bu kadar uzun yazmışken gelelim yoruma. Kitaba ba-yıl-dım! Bugüne kadar böyle komik bir kitap okumamıştım. Otobüste falan okuyamadım şahsen çünkü deli gibi güldürüyor. Efsun resmen biziz kızlar, daha da ötesi yok. Sinan üzerinde evlilik emellerini gerçekleştirmek için yapmadığı kalmayan Efsun' un o komik hallerini kesinlikle okuyun.

(kaynak: www.beyazperde.com)
Şimdi gelelim filme. Filme koşarak gittiğim doğrudur, kaçırsam DVD' si çıkana kadar çatlardım meraktan. Bilindiği üzere baş rolleri Ezgi Mola ve Murat Yıldırım paylaşıyor. Film başından sonuna kadar resmen kitabın kopyası olmuş, okurken canlandırdığınız olaylar birebir gözünüzün önünde resmen. Replikler bile kitapla aynı gidiyor, ama uyarmış olayım kitabı okumadan filme giderseniz filmdeki bazı detay ve espriler sizde boşluk yaratacaktır. Zira kitabı okumayan arkadaşıma bazı esprileri anlatmak zorunda kaldım, çünkü anlamamıştı.

 Dün İzmir Kitap Fuarı' na gelen yazarımız Şebnem Burcuoğlu ile tanışma fırsatını yakaladım, kendisi çok tatlı, mütevazı bir insan. Ve %100 Türk kızı :P Şaka bir yana, yakalamışken birkaç dakika sohbet ettik. Bu düşüncelerimi ona da aktardım, kendisi senaryoyu bizzat yazdığını, çekimler boyunca sürekli sette olduğunu söyledi. Kitabın birebir beyaz perdede nasıl akıp gittiği sorusu da cevaplanmış oldu.

 Kesinlikle okumanız gereken bir kitap, imza gününde kitabın devamı olan Kocan Kadar Konuş-Diriliş' i de hemen aldım, imzalattım :) Okunacak kitaplarım arasında uzun süre kalmayacağına emin olabilirsiniz.

Demem odur ki, boş bir hafta sonunu değerlendirmek için çerez gibi keyifli mi keyifli, bol kahkahalı bir kitap olacak sizin için.İlk fırsatta okumalısınız! Türk kızları hadi kitap başına!!!

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!


4 Nisan 2015 Cumartesi

Unutursam Fısılda

Blogumu açtığımda kitap, film ve dizi yorumlayacağım demiştim. Kitaplara öyle bir dalış yaptım ki film ve dizi yorumlarına pek girişemedim. Ama geçen hafta izlediğim bu Çağan Irmak filmini yorumlamadan rahat edemeyeceğim arkadaşlar!
(kaynak: www.beyazperde.com)
 Blogumun adından da anlaşıldığı gibi mesleğimin yanı sıra gitaristim, müzik küçüklüğümden beri benim tutkum. Öyle olunca müzikle ilgili film, dizi ne olursa izliyorum ama bu filmi nedense izlememiştim.
 Geçen hafta D&R' da en çok satan DVD olduğunu görünce artık izlemenin vakti geldi dedim ve aldım. eve gelir gelmez cipsimi çayımı hazırlayıp taktım laptopa izlemeye başladım. Ne yapmışım ben öyleee o kadar pişman oldum ki bu kadar geç izlediğime!

DVD Açıklaması
 Sağlık lisesinden yeni mezun olup, kasabanın sağlık ocağında hemşireliğe adım atan Hanife ve aykırı kız kardeşi Hatice, küçük ve kendi halinde, muhafazakâr bir kasabada yaşamaktadırlar. Hanife ne kadar çekingen ve içine kapanıksa, Hatice bir o kadar haylaz, laf dinlemez ve başına buyruktur. Edebiyata meraklı Hanife kimselere göstermeden bir şiir defteri tutarken, Hatice çevresindeki herkesi unutacak kadar şarkı söylemeye tutkundur. Bir gün yeni atanan kaymakamın oğlu Tarık kasaba merkezine gelir ve iki kız kardeşin hayatı o günden sonra tamamen değişir...

Yorumum
 Film en başından itibaren sarıp sarmaladı beni, liseli Hatice' nin müzikteki yeteneği kaymakamın yakışıklı oğlu Tarık' ın dikkatini çekiyor. Hatice erkeklerin arasında top koşturan erkek gibi bir kız, ama gün gelip Tarık' la tanışınca aşk ile de tanışıyor ve tanıtımda da denildiği gibi hayatı değişiyor. Tarık' ın beste yapma yeteneği var ama ne yazık ki bestelerine güzel sözler yazamıyor. Burada Hatice ile işbirliği yapıyorlar. Fragmanlarında da gördüğünüz gibi Hatice (Ayperi) ve Tarık hayallerini gerçekleştirip ünlü oluyorlar ama işte bu süreçte ve sonrasında yaşananlar filmin asıl dayanak noktasını oluşturuyor. Karakterlerin geçmişine ve şimdiki hallerine dönüşler yapılması çok hoş olmuş, zamanın acımasızlığını en kötü, en duygusal haliyle yüzümüze vuruyor.
(kaynak: t24.com.tr)

Burada kendime noktayı koyuyorum çünkü daha fazla devam edersem gözyaşları eşliğinde filmin tamamını özet geçmiş olacağım. Evet gözyaşları diyorum, mahvetti beni mahvetti, ağlamaktan gözlerim şişti resmen. Çok duygusal bir insanım kabul ama daha önce sadece iki filmde bu kadar ağladığımı hatırlıyorum (merak edenler için o filmler Titanik ve Not Defteri).

(kaynak: kelebekgaleri.hurriyet.com.tr)
(kaynak: www.pudra.com)
 Filmin müziklerine de ayrıca hayran kaldım, şarkıları Farah Zeynep Abdullah seslendirmiş ve cidden çok başarılı. Film müziklerinin de CD' si varmış, sanırım onu da bir an önce alacağım :)

(kaynak: www.pudra.com)
 Film su gibi akıyor gidiyor, izlemeyenleeeer vakit kaybetmeden izleyin! İzleyenleeer filmi nasıl buldunuz? Herkesi yoruma bekliyorum!

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

29 Mart 2015 Pazar

Kördüğüm - Calia Read

Herkese merhaba!
Uzun süredir yazamadım, iş güç koşturmaca derken kafayı toplamak bile zor geldi inanın. Ama bu iki hafta içerisinde iki harika kitap bitirdim, üçüncüye başladım. Hangi kitabı yorumlayacaksın derseniz, buna karar vermek zor oldu. Önce hangisini seçsem bilemedim, bir yanda Kızıl Tepe bir yanda Kördüğüm duruyordu (Yabancı Yayınları esir aldı beni evet!). Kitabın baskın etkileyiciliği galip geldi ve Kördüğüm' ü yorumlamaya karar verdim.

Arka Kapak Yazısı
 Bir ay önce, akıl hastanesine yatırıldım. Dün, Lachlan ziyaretime geldi. Beni öptü ve aklımı kaçırmaya başladığımı söyledi. Saatler sonra Max düşüncelerimi işgal etti; deli olmadığımı ve bana ihtiyacı olduğunu hatırlattı. Birkaç dakika önce geçmişimi aydınlatmaya çalışarak gerçeklikten daha da uzaklaştım… Şimdi, herkes benim aklımı kaçırdığımı düşünüyor ama ben onun gerçek olduğunu ve ne gördüğümü biliyorum… Bana inanıyor musun?
Yorumum
Kördüğüm kitabını arkasını okumadan, konusunu bile bilmeden aldım çünkü Yabancı Yayınları' ndan çıkan her kitabı gözüm kapalı alıyorum artık. İyi ki de almışım. Hayatınıza dokunup iz bırakan kitaplar vardır ya, işte Kördüğüm de öyle oldu benim için.

 Aslında yorumlaması oldukça zor. Okuyanlar anlayacaktır bu durumu. Çok kısa geçmek gerekecek, derine inersek kitabın bir gizemi kalmaz :) Naomi bazı sorunlar nedeniyle akıl hastanesine yatırılmıştır ama kendisine neler olduğunu anlamamaktadır. Sevgilisi, aynı zamanda çocukluk aşkı olan Lachlan hep yanındadır, iyileşmesi için destek olmaktadır. Bu olayın başına gelirsek, Naomi yaz tatilinde en yakın arkadaşı Lana' nın evinde kalmaktadır. O yaz, yakışıklı ve aşırı seksi olan Max adında bir adamla tanışır ve bayağı şey yaşarlar! Bir yandan sevgilisi Lachlan' ı aldattığı için suçluluk duyan Naomi, bir gün Lana hakkında çok acı bir gerçek öğrenir ve şahit olduğu olay akıl sağlığını yitirmesine neden olur. İşte kitap özetle bu olayları konu alıyor. Lana ile Naomi arasında öyle bir sır var ki, öğrenince şok geçireceksiniz ve kitap eminim bende yarattığı o sarsıcı etkiyi sizde de yaratacak! 

 Kitaba ne bekleyeceğimi bilmeden başladım, ilk birkaç sayfada zaten sarıp sarmaladı. Her sayfayı şimdi ne olacak diye diye çevirirken sonuna geldim ve BAM! Hayatımın darbesini yedim arkadaşlar! O kadar diyorum! Max ile Naomi' nin hayli seksi sahnelerinin yanında, Naomi' nin kendisine gelebilmek için çabaladığı anlar ve Lachlan ile olan geçmişlerine dönüşler yapması (ki beni en çok saran kısımları bu oldu) kitabın üç ana noktasını oluşturuyor. 

 Bu kadar gevezelik yeterli sanırım kitaba nasıl bağlandığımı anlatmam için :) Mutlaka okuyun, hayatınızda derin iz bırakan kitaplar arasına girecek emin olun. Yabancı Yayınları' na tekrar tekrar teşekkür ediyorum, böylesine güzel kitapları ülkemize getirdiği, harika kapaklar ve yaratıcı ayraçlarıyla gönlümüzü fethettiği için :)

 Birkaç alıntıyla birlikte bu yorumu da sonlandırıyorum :)
"...en temiz ruhların bile içinde bir parça karanlık vardır."
"İdare eder, iyi ya da harika değildim. Ben... hiçbir şeydim."
"Cılız dal rüzgarda sallanıyor ama damla olduğu yerde kalıyor. Eğer bir buz saçağı dayanabiliyorsa, belki ben de bir parça kalmış sağlam aklıma tutunabilirim.
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!