Yorum Kategorileri

7 Aralık 2014 Pazar

Aşk Yemini - The Vow

 Bugün günlük rutinimi bozdum ve iş çıkışı otobüse binip hemen eve dönmek yerine D&R' a uğradım. Öylesine bakınırken elime, The Vow (Aşk Yemini) filmi geçti ve dayanamayıp aldım. İyi ki de almışım! Korkmayın, yazıda spoiler yok! 
(www.iceposter.com)
 Başrollerini Channing Tatum (ooo dediğinizi duyar gibiyim) ve Rachel McAdams' ın paylaştığı filmde bir trafik kazası sonucunda komaya girip hafıza kaybı yaşayan Paige, kaybettiği yılları bulmaya çabalarken, kocası Leo onun aşkını yeniden kazanmaya çalışıyor. Leo bir müzisyen, Paige ise heykellerle uğraşmayı seven bir sanatçı. Birbirlerine olan aşkları o kadar büyük ki... Eski yaşamlarına ait sahneler gerçekten çok etkileyici. Ben çok çok duygusal bir insanım ama hatırladığım kadarıyla hiçbir film ya da dizide sıradan bir sahnede durup dururken ağlamadım. İşte bu film bende böyle bir etki yarattı! Paige hayatının son birkaç yılını hatırlamadığı için, karşısına çıkan adamın kocası olduğuna inanamıyor, inansa bile aynı duyguları hissedemiyor.
 Paige' in böylesine seksi bir adama aşık olmak için çabalaması biraz tuhaftı, düşünsenize bir gün uyanıyorsunuz ve multiseksi bir adam "ben senin kocanım, hadi eve gidelim." diyor. Hayatımda başıma gelen en güzel şey diyip atlarız kucağına dimi ama kızlaar!

 Şaka bir yana, filmi biraz araştırdığımda yaşanmış bir olaya dayanarak çekildiğini öğrendim ve halihazırda beni etkileyen film iyice içime işledi, hatta içime oturdu da diyebilirim. Çünkü kocasının yaşadıkları hiç de kolay değil, hayatı resmen tepetaklak olmuş durumda.
(favim.com)
 Çok uzatmaya da gerek yok sanırım, bence bir hafta sonu oturup sevgilinizle, eşinizle izleyebileceğiniz oldukça romantik bir film. Böyle güzel bir hikayeyi atlamayın derim. Görüşmek üzereee!

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

22 Kasım 2014 Cumartesi

Sıcak Bedenler - Isaac Marion

(www.dr.com.tr)
 Ona rastlayana kadar bir ölüydü…

 Sıcak Bedenler kitabının kapağını işte böyle bir yazı süslüyor. Zombiler dünyayı ele geçirmiş, zombilik bir hastalık gibi yayılırken dünya üzerinde çok az sayıda insan kalmıştır. Bir gün baş kahraman “R” (yalnızca isminin baş harfini hatırladığı için kendisine o şekilde sesleniyor) ve diğer zombi arkadaşları yemek avına çıkarlar (yemekleri tabii ki sağlıklı insanlar). R, avladıkları insanların içinde Julie’ yi görür ve o anda ona aşık olur. Onu diğer zombilerden korur, tek başına yaşamakta olduğu terk edilmiş uçağa getirir ve aralarında değişik bir etkileşim başlar. Julie onu iyileştirmektedir! Kısaca kitabın konusu zombi-insan aşkı. Bir nevi vampir-insan aşkına benzemiş gibi sanki değil mi?

 Aylar önce izlediğim aynı adlı filmin ilham kaynağıymış aslında bu kitap. Normalde kitabı okumadan filmini izlemeyi sevmem, çünkü önce kitabı okuduğum zaman zihnimde canlandırdığım olay örgüsünün filmde eksik kalan kısımlarını kendim doldururum. Ama bu kez, kitaptan uyarlanan bir film olduğunu bilmediğim için önce filmi izleme gafletinde bulundum. Bu nedenle kitap beni çok sarmadı, olacakları önceden ekrandan gördüğüm için böyle bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü normalde her aşk kitabını bayılarak okurum. Zira Twilight serisinin etkisi filmler bile bittiği halde üzerimden halen geçmedi.

 Fantastik aşk romanlarını sevenler için gerçekten orijinal bir kitap, kesinlikle tavsiye ederim. Ama dediğim gibi siz siz olan filmini önce izlemeyin.

 O kadar film film dedim, filmden de bahsetmeden olmaz! Başrolü yakışıklı İngiliz oyuncu Nicholas Hoult –kendisini İngiliz gençlik dizisi Skins’ ten hatırlıyoruz- , Teresa Palmer ve John Malkovich paylaşıyor. Kitabını okuduktan sonra mutlaka izleyin, film oldukça güzel çünkü.
(www.blackfilm.com)

(screencrush.com)



 Son olarak kitaptan birkaç alıntı paylaşıyor ve sizlere veda ediyorummm.

"Neden insanları öldürmek zorundayız bilmiyorum. Bir adamın boynunu kemirmek neye yarıyor bilmiyorum. Bende olmayan şeyleri onlardan çalıyorum. Onlar ortadan kayboluyorlar ve ben kalıyorum. Basit ama anlamsız bir durum, gökyüzündeki deli bir kanun koyucunun belirlediği keyfi kurallar. Ama bu kurallar sayesinde yürümeyi sürdürebildiğimden, onlara harfiyen uyuyorum." -R

“Tuhaf bir meraka kapılarak tabağından bir erişte alıp çiğniyorum. Hiç tadı yok. Hayali bir yiyecek gibi, havayı çiğnemek gibi.” -R

“Kalbimin küt küt attığına neredeyse yemin edebilirim. Oysa sadece onun kalbi atıyor olmalı, göğsüme yaslanan sımsıkı kalbi.” -R

“Konuşmasını seyrediyorum. Çenesinin kımıldamasını ve dudaklarından dökülen sözcükleri teker teker biçimlendirmesini seyrediyorum. Onları hak etmiyorum. Sıcacık anılarını. Onları ruhumun sıvalı çıplak duvarlarına boyamak isterdim, ama boyadığım her şey dökülüyor sanki.” -R

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

17 Kasım 2014 Pazartesi

Belalı Düğün – Jamie McGuire

      ^Arka Kapak^

Abby Abernathy beklenmedik bir şekilde Bayan Maddox olmuştu. Abby ve Travis' in bir anda ortadan kaybolarak, Vegas' ta evlenmeleri hakkındaki her şey bir sırdı... şimdiye kadar.

Abby neden Travis' e bir anda evlenme teklif etmişti? Düğünden önce neler yaşanmıştı? Bütün bunları başka kim biliyordu? Ve en önemlisi Travis ve Abby için gerçekten mutlu bir son var mıydı?

Tatlı Bela ve Ayaklı Bela hayranlarının tüm soruları bu kitapta cevaplanıyor!

^Yorumum^

 Belalı çiftimiz bu kez düğünleriyle karşımızdaaaa!

 Söz konusu Travis ve Abby olur da bela eksik olur mu hiç?

 Hikayenin Abby’ nin ağzından anlatılan hali olan Tatlı Bela’ da Abby ve Travis yangın sonrasında ani bir şekilde evlenmişlerdi hatırlarsanız, hem de Las Vegas’ ta! Kitabı okurken sonunun böyle aceleye gelmesine biraz bozulmuştum açıkçası, belki benim gibi düşünenler de olmuştur. Sağ olsun biricik yazarımız o kısacık anı bizim için kitaplaştırdı ve ortaya oldukça belalı bir düğün hikayesi çıktı!

 Ah Travis! Cidden böyle erkeklere ihtiyacımız var, değil mi kızlar? Bu kitapta da aşkın en güzel hallerini görüyoruz, eğlenceli ama bir o kadar da romantik ve cidden belalı bir serüven olmuş çiftimizin evlilik yolculuğu. Kitapta her bölüm sırayla Abby ve Travis’ in ağzından yazılmış, bu çok hoşuma gitti. Okuyanı hikayeyle bir bütün haline getiriyor adeta. 

 Yabancı Yayınları’ na buradan sevgilerimi yollamadan edemeyeceğim, o ayraçlar ne güzel öyle!

 Tatlı Bela ve Ayaklı Bela’ yı okuyanlar bu kitabı da mutlaka okumalı çünkü hikayemiz bu kitapta bütünleşiyor, Abby ve Travis aşkının gizli kalan yanları bu kitapta açığa çıkıyor.

 Daha fazla uzatmıyor ve size kitaptan kalbinizi ısıtacak birkaç alıntıyla veda ediyorummm.
 “Seninle tanıştığım ilk andan itibaren sende ihtiyacım olan bir şeyin olduğunu anlamıştım. Şu işe bak ki sende olan bir şey değilmiş. Senmişsin.” – Travis
“Dürtüsel davranıyor olabiliriz ve bu yaşta, tanışmamızın üstünden daha sadece altı ay geçmişken burada durmak düpedüz delilik olabilir ve bütün bu olanlar sonunda tamamen muhteşem, tatlı bir beladan ibaret olabilir ama eğer seninle olacaksam bu belaya bulaşmaktan başka bir şey istemiyorum. – Abby 
“Lanet olsun bu kadını seviyordum ve o ağzını açmadan aklından geçeni bilmeyi de seviyordum.”  - Travis 
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

3 Kasım 2014 Pazartesi

İlk Defa - Cora Carmack

     Merhaba sevgili okuyucularım!
 Yazmayalı aylar oldu, zaman hızla akıp giderken vakit bulup yazamadım bir türlü. Ama işte şimdi burdayım ve bomba gibi bir kitabın yorumuyla karşınızdayım! Öncelikle arka kapak yazısına bakalım.


 Üniversitenin tek bakiresi olarak mezun olmak istemeyen Bliss hızlıca birini bulup bu işi çözmeye karar verir. Mümkün olduğunca çabuk... Tek gecelik bir ilişki... Bliss o kişiyi bulur ancak gerçekten gülünç bir bahaneyle onu yatakta bırakarak kaçar. Ertesi gün sınıfa giren yeni tiyatro öğretmeni ona çok tanıdık geliyordur. Bliss tam sekiz saat önce onu yatakta bırakmıştır... Yalnız... Çıplak...

 Tanıtım yazısından da anlaşıldığı üzere kitabımız romantik komedi tarzında. Üniversite öğrencisi Bliss bakiredir ve bu durumdan bir an önce kurtulmak için çareler ararken karşısına yakışıklımız Garrick çıkıverir. Tabii beceriksiz mi beceriksiz Bliss en olmayacak anda (söz konusu anda yaşananları bilerek yazmıyorum okurken bolca kahkaha atacaksınız çünkü :) saçma bir bahane uydurup Garrick' i kendi evinde, eveeet kendi yatağında bırakıp kaçar.
  Fiyasko gibi geçen gecenin ardından arta kalan, hayatının en utanç verici anlarını zihninden silmek isterken, en olmayacak şey olur ve Garrick karşısına tiyatro öğretmeni olarak çıkar! 
  Kitap o kadar akıcı ve eğlenceli ki elinize aldıktan sonra bir gün bile geçmeyecek, hemen bitiverecek. Romantik komedi filmi tadında, çıtır çıtır bir aşk hikayesi :) Bliss' in değişik karakteri sayesinde kahkahalar atacak, Garrick gibi bir erkeğin karşınıza çıkmasını hayal edeceksiniz. Aklımı birazcık sıkıcı hayattan uzaklaştırayım derseniz bu kitap tam sizlik! 
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

1 Haziran 2014 Pazar

Sevecek Biri - Addison Moore

(www.facebook.com/AspendosYayinevi)
Arka Kapak Yazısı: Aşka inanmayan iki kişi hayal edebileceklerinin ötesinde mükemmel bir ilişkiyle delicesine âşık olursa ne olur? Tren enkazı. Yirmi yaşındaki Kendall Jordan, ülkenin bir ucundan Garrison Üniversitesine nakil olduğunda, aradığı son şey, tek gecelik bir ilişkidir. Maalesef muhteşem Cruise Elton'ın istediği de tam budur.

 Kendall, aşkın uzun sürmeyen bir yanılsama olduğunu fark edeli çok olmuştur ve Cruise da onunla hemfikirdir. Ancak yine de içten içe Cruise'u yalnızca kendisi için isteyince Kendall, 'avcıyı avlamak' için rastgele bir plana kalkışır ve Garrison Üniversitesinin zamparası Cruise'dan, ona kendisinin dişi versiyonu olmasını öğretmesini ister.


 Gerçek duygular ortaya çıkmaya başlayınca, başladıkları oyun karmaşık bir hâl alır. Birbirlerinde sevecek birini keşfetmeye başlamalarıyla, Kendall'la Cruise, kendilerini aşk adına bildikleri her şeyi sorgularken bulurlar.


   Yorumum:
  Aspendos Yayınları' ndan çıkan bu kitap, erkekler konusunda uzman olmak isteyen Kendall ve yakışıklı çapkın Cruise arasında filizlenen aşkı anlatıyor. 
  Kendall yeni başlayacağı okul için geldiği Garrison' da kalacak yer bulamayıp Cruise' ın evine misafir oluyor ve aralarında inkar edemedikleri bir çekim oluşuyor. Cruise kızlara bağlanmak istemeyen birisi olmasına karşın Kendall' a vuruluyor. Ama Kendall' ın istediği aşk değil, çapkın bir kız olmak. Cruise ise bunu Kendall' a öğretebilecek en uygun erkek :) İkisi de başlarda birbirlerine olan aşklarını itiraf edemezken, bu seksi oyun onları kapana düşürüyor ve yaşadıkları güzel aşka tanıklık ediyoruz.
  Aslında kitabın konusu son zamanlarda çıkan diğer yetişkin türü kitaplarla çok benzer, ama yazar kitapta hem kız hem de erkek tarafın bakış açısından anlatmış olayları. Bu değişik anlatım beni çok memnun etti çünkü bir bayan olarak erkeklerin aşk hakkında neler düşündüklerini biraz olsun anlamak isteyen birisiyim ve yazar bunu başarmış gibi görünüyor.
  Eğer yetişkin türü kitapları seviyorsanız okuyabileceğiniz güzel bir roman, konusu biraz klişe olsa da okumaya başladığınız anda kitap sizi içine çekiyor ve bitirmeden elinizden bırakamıyorsunuz :)
  Yeni yorumlarda görüşmek üzereeeee!
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Moskof Cariye Hürrem - Demet Altınyeleklioğlu




 
Az önce kapağını, göz pınarlarımda biriken yaşlarla usulca kapattığım kitap... Ne desem ne yazsam az kalır.

  Aslında bu kitabı taaaa Muhteşem Yüzyıl dizisi başladığında almıştım, malum o dönemde Hürrem Sultan ile ilgili kitaplar bomba gibi patlamıştı. Ama ne yazık ki üniversite derslerimin yoğunluğu yüzünden bir türlü elime alıp okuyamadım, şu an neler kaçırmışım diye dizlerimi dövüyorum!


  Kalınlığı biraz göz korkutuyor, 813 sayfa az değil tabii ki ama inanın o kadar akıcı o kadar sürükleyici bir kitap ki, "boş bir zaman olsa da bitene kadar durmadan okusam" diye düşüneceksiniz eminim. Kitap Hürrem Sultan' ın daha küçücük çocukken kaçırılmasından sonra başından geçen olayları anlatıyor. Kızıl saçlı, yeşil gözlü Rus kızı Aleksandra, Sultan Süleyman ile tanışıp Osmanlı Devleti' ni yıllarca gizliden gizliye yönetebilen bir kadın haline geliyor. Bu yolda entrikalar, türlü türlü fedakarlıklar ve Hürrem Hanım' ın Süleyman' a duyduğu aşk yazar tarafından oya gibi işlenmiş. Bazı bölümler +18 yaş sınırına hitap ediyor, harem ilişkileri zaman zaman çok açık anlatılmış. Ama günümüzde 'Grinin Elli Tonu' serisini rahatça okuyabilen gençlerimiz için bu kitaptaki sahneler göze bile batmayacaktır kanımca :)

  Yazarımız, "tarihi boşlukları kurguyla doldurulmuş olan bir roman" diye bahsetmiş bu kitabından. Bence de öyle, tarih dersinden nefret eden ben, kitabı on iki günde bitirdim ki eğer zamanım olsaydı daha kısa sürede bitirirdim. Her bölümden sonra diğer bölümü ölesiye merak ediyor insan, o kadar içine çekiyor okuyanı. Bazen Hürrem' e kızacağınız, ama genel olarak çokça üzüleceğiniz harika bir hikaye.

  Sözün özü, okumayan kalmasın! Elinizden bırakmak istemeyeceğiniz, içinizi sıcacık ısıtırken kanınızı da dondurabilecek harika bir kurguya sahip bu romanı okumadan geçmeyin derim. Sözlerimi tamamlıyorum ve sizi kitaptan vurucu alıntılarla baş başa bırakıyorum :)

"Geliyorum Osmanoğlu," diye fısıldadı morlaşan bulutlara fısıldayarak. "Bekle beni Süleyman. Tacını tahtını paylaşmaya geliyorum." - Hürrem 
Çeyiz torbasını kucağına çekti Aleksandra. "Moskof Cariye," diye söylendi hınçla. "Bu evin sahibi olacak Moskof Cariye." - Hürrem
"Kavuk ve kaftan  ne ki? Birkaç metre kumaş, birkaç tel sırma ve taş. Ona kıymetini veren içindekidir bana sorarsanız." - Hürrem
"Git bakalım Mustafa," diye mırıldandı. "Bak bakalım, gittiğin yerde oturacak taht, başına koyacak taç bulacak mısın? Cehennemde sarayı kim bulmuş ki sen bulacaksın?" - Hürrem
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Gitarist Kız Facebook ve Twitter'da!

Sevgili okuyucularım, beni artık Facebook ve Twitter üzerinden de takip edebilirsiniz :)

Sayfanın sağ tarafındaki takip butonlarından kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Yeni yorumlarda görüşmek üzere, hoşça kalın!

19 Nisan 2014 Cumartesi

ARAF - JAMIE McGUIRE

 Bugün, son zamanların en çok beğenilen serilerinden Providence Üçlemesi' nin ilk kitabı olan Araf yorumumla karşınızdayım :)

 Öncelikle arka kapak tanıtımını sizlerle paylaşayım.

(www.facebook.com/yabanciyayinlari)
Işığın olduğu yerde, karanlık da vardır.
Nina, babasının ölümüyle kendisini Providence' ta varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulur. babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen karşılaştığına inandığı çekici, karşı konulamaz Jared ile yakınlaşmasıysa Nina' nın hayatını tamamen altüst eder.
Jared ile Nina' nın birbirlerine aşık olmaları işleri tamamen zora sokar. Jared, Nina' yı sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennem' deki Şeytanlar' dan da korumak zorunda kalır. Jared ile Nina' nın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını alt etmeleri gerekir.


 Nasıl anlatsam, nerden başlasam... Jared, Nina' yı koruması için görevlendirilen bir yarı melek. Yıllar boyu onu koruyor, her zor durumdan onu kurtarıyor. Jared ona ölesiye aşık ama görevi nedeniyle ondan uzak durmak zorunda. Ondan uzak duracak gücü kendisinde bulamadığını anlayınca da, cenaze günü Nina' nın karşısına çıkıyor. Ve o gün ikisi için de dönüm noktası oluyor.

 Tanıştıları günden sonra Jared, Nina' nın karşısına tesadüfen (!) çıkıp durmaya başlayınca Nina da ona karşı birşeyler hissetmeye başlıyor. Ama onun sakladığı bir sır olduğunu da farkediyor veee fantastik hikayemiz burada tam anlamıyla başlamış oluyor.

 Bir de aşk üçgenimiz var tabii, Ryan Nina' nın okuldan arkadaşı ve ona aşık. Ama zavallımızın yapacak bir şeyi yok, zira Nina Jared' ın aşkından yanıp tutuştuğu için şansı pek yaver gitmiyor.

 Benim yorumum bu kadar, daha fazla şey yazmak isterdim ama okumayanlar için biraz gizem kalması lazım yoksa tadı kaçar :) 

 Kitabı okuyan her kız bence Jared gibi bir sevgili isteyecek ama ne yazık ki dünya üzerinde böyle bir erkeğe halen rastlanılmış değil. Ne yapalım, biz de hayalini kurarız :) 
(www.facebook.com/yabanciyayinlari)



Yazarımız Jamie de bunun sadece hayalleri süsleyeceğini anlamış olacak ki hayalindeki Jared' ı paylaşmış. 

Benim hayalimdeki Jared da aynen bu kişi, Jamie ablamızla aynı zevkleri paylaşıyor olmak güzel :)





(www.izafet.net)
 Jensen Ackles, Jared rolü için biçilmiş kaftan olurdu kanımca, umarım filmi çekilir de kanlı canlı görürüz meleğimizi :)

 Çok fazla bir şey yazmaya gerek yok diyor ve kitabımızdan içinizi ısıtacak alıntılarla sizi baş başa bırakıyorum :)

"Nina," diye fısıldadı bana doğru uzanırken. Onu itince, biraz geri çekildi. "Bunu yapma. Öylece durup ağlamanı izlememin gerektiği çok fazla zaman oldu. Bunu daha fazla yapamıyorum." 
"Yeni birisiyle tanıştığında olması gereken şey, her şeyin yeni olmasıdır! Bütün kötü alışkanlıklarımı biliyorsun. Ah Tanrım! Kimbilir, beni neler yaparken görmüşsündür." - Nina
"Seni seviyorum Jared." Bu yeterli görünmüyordu, ama sözcüklerim ağzımdan döküldüğü an, ona tüm hayatı boyunca istediği şeyi vermişim gibi, gülümsemesi saf bir hazza dönüştü. 
"Benim var olduğumu bile bilmiyorken sen, sana aşıktım ben." - Jared 
"Eğer sen yokken mutluysam, bu seni düşündüğüm içindir." - Nina
"Seni bir seçim yapmaya zorlamayacağını söyledi. Ama eğer bir seçim yapmazsan, kaybeden ben olacağım. Bu yüzden senden bir seçim yapmanı istiyorum Nina. Beni seç. Lütfen... beni seç." -  Jared
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!


8 Nisan 2014 Salı

Providence Üçlemesi


(resim kaynak: www.facebook.com/yabanciyayinlari )
                                                
    Yabancı Yayınları, Providence Üçlemesi’ nin son kitabı olan Cennet’ in kapağını yayınladıktan kısa bir süre sonra çıkış tarihini de verdi! 


    Kitabımız 18 Nisan’ da elimizde olacak yihhuuu! 
  
  Jamie McGuire’ ın kalemine hayranım! Alacakaranlık serisi ile fantastik aşk türü romanlar vazgeçilmezim olmuştu. Ama son birkaç yıldır Bella ve Edward aşkının tadını verebilen bir romana rastlayamadım. Bu seri sonunda kötü talihimi kırdı geçti! Yazar, ilk kitaplarının aksine bu seriyi fantastik aşk türünde yazmış. Koruyucu melek ve insan arasındaki aşkı öylesine güzel anlatmış ki, insan ara sıra kendi kendine konuşup koruyucu meleğini bulmaya falan çalışabiliyor! 

   Jamie McGuire'yi henüz 2013 yazından beri tanıyor olsam da, ilk kitabı olan Tatlı Bela ile beni kendisine bağlamayı başardı. O yüzden hangi kitabı çıkarsa çıksın gözüm kapalı alıp okurum, o derece yani.

  Ayrıca, ilk iki kitabın kapağı gibi, son kitabın kapağı da harika olmuş. Yabancı Yayınları işini gerçekten çok iyi yapıyor! 

  Providence Üçlemesi' nin ikinci kitabı olan Cehennem’ i bile hala okuyamadım ama İzmir Tüyap Kitap Fuarı’ na az kaldı. Biliyorsunuz ki fuardan kitap almak gibisi yok. O yüzden bu sıralar kitap alma isteğimi zor da olsa bastırıyorum, içimdeki canavar fuarda ortaya çıkacak!

  Yakın zamanda serinin yorumunu yapacağım, yayınlanmasının üzerinden biraz zaman geçmiş oluyor ama olsun. "Geç olsun güç olmasın.” demişler değil mi?


Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!

    

4 Nisan 2014 Cuma

Bir Devrin Sonu


 An itibariyle "How I Met Your Mother" dizisini bitirmiş bulunuyorum. Sonuç mu? Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Eminim dizinin sıkı takipçisi olanlar benimle aynı duyguları paylaşıyorlardır.

SPOILER ALERT!!! 

  Halen izlememiş olanlar okumasın, zira okunursa aranızdan birçoğu ilk cümleyle beraber ya finalin son üç dakikasını izlemekten vazgeçecek ya da kendini en yakın camdan aşağı atacak benden söylemesi.
                  
Ted ve Tracy annemiz bilindiği gibi tren istasyonunda tanışırlar, ama bu tanışma ruh eşlerinin tanışmasıdır. Öyle güzeldir ki hayran kalırsınız. Annemizin elindeki sarı şemsiyenin hikayesini birbirlerine anlatırlar ve tesadüf üstüne tesadüfler ile dolu olan bilindik sarı şemsiyemiz, onların aşkının sembolü olur. Benim için hikaye burada bitiyor, ama sevgili senaristlerimiz yazmaya doyamamışlar ve resmen fantastik bilim kurgu ötesi bir final yaratmışlar.
Bu kısımları hızlıca geçmek istiyorum, hatırladıkça içime oturuyor çünkü. Olaylar son üç dakikada şöyle gelişiyor,
Barney ve Robin üç yıllık evliliklerini bir anda bitiriyorlar ve bunu da normal bir şeymiş gibi dan diye söylüyorlar. Bu arada Lily üçüncü çocuğa hamile olduğunu,  Marshall da kendisine yargıçlık teklifi geldiğini söylüyor. Ekip yine bir arada ama son kez… 
(kaynak :www.digitalspy.com )
Ted mi? Ted ise anne anne diye bekleyip durduğumuz bayanla yıllarca aynı evde yaşıyor ve evlilik dışı iki çocukları oluyor! Evet bizim evlilik manyağı Ted bunu yapan. En sonunda dayanamayıp evleniyorlar, mutlu son mu? Tabii ki hayır!
Ted’ in yıllarca aradığı, sonunda buldu diye sevindiğimiz biricik eşi ölümcül bir hastalığa yakalanıyor ve ölüyor! Evet, tam dokuz yıl beklediğimiz anne üç dakikada ölüyor ve biz halen hangi hastalıktan öldüğünü bilmiyoruz
En vurucu ana geldi sıra. Ted, finalde “It’s the story of how i met your mother,”  diyince çocuklar itiraz edip, “bize anlattığın hikayede annemle ilgili hiçbir şey yok, bu resmen Robin teyzenin hikayesi!” diyorlar. Ve Ted, onlarca yıl sonra hala Robin’ e aşık olduğunu çocuklarına itiraf ediyor. Çocuklar zaten bu durumun oldukça farkındalar ve Robin’ e çıkma teklif etmesi için babalarını teşvik bile ediyorlar. Son sahnede ise Ted’ i elinde mavi Fransız kornosuyla Robin’ in kapısında beklerken görüyoruz!!!


Bölüm yorumuma gelince, 
Ben açıkçası az önce de söylediğim gibi sarı şemsiyenin altında konuştuktan sonra, hayatlarındaki önemli anları gösterir ve bitirirler diye bekliyordum. Ama sayın senaristler sırtımdan bıçakladı resmen. Barney ve Robin aşkı bitirilir mi arkadaş! Robin’ di Barney’ yi adam eden, hadi bunu da geçtim tam bir sezon boyunca onların düğününü izledik! Sen git üç yılda bu evliliği bitir. Allahtan Marshall ve Lily’ mize bir şey yapmamışlar, bu kafayla onları bile boşayabilirlerdi!
Ha bu arada söylemiş miydim? Barney’ nin bir kızı oldu, onun annesi kim öğrenemedik bile haberiniz olsun…
                                                       
  Benim görüşlerim bunlar. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlara bekliyorum :)

Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!


2 Nisan 2014 Çarşamba

Merhaba!

  Herkese merhaba! Aylardır kendime bir blog kurayım diye düşünüp duruyordum. Bugün oturdum bilgisayar başına veeee işte buradayım!
  İsmimden de görüleceği üzere müzisyenim, ama burada sadece müzik olmayacak. Yabancı diziler, bayılarak okuduğum kitaplarla ilgili yorumlar gibi "beni ben yapan" diye nitelendirdiğim şeyleri sizlerle paylaşacağım. 
  Yazılarımla yüzünüzde gülümseme bırakmak en büyük isteğim, umarım bunda başarılı olurum. Tekrar görüşmek üzere! Hoşça kalın!
Yazılarımı beğeniyor ve takip etmek istiyorsanız, "İzleyiciler" sekmesine tıklayarak blogumu takibe alabilirsiniz. Youtube kanalım yine blog ismim ile aynı (Gitarist Kızın Güncesi). Bookstagram hesaplarını seviyorsanız, beni burada bulabilirsiniz.
Goodreads hesabımı mı soruyorsunuz? Orada da "Gitaristkiz" olarak kayıtlıyım.
Mutlu günler!